ARKAPLAN RENGİNİ SİZ SEÇİN...

dostumvar

SULTAN


Akşam yağan yağmur toprağa hayat vermişti.  Küçük  çamın etrafı  yemyeşil  olmuştu. Rengarenk çiçekler güzellikte yarış ediyorlardı.  Çiğdemin  yanında birkaç çiğdem daha büyü-müştü. Gelincikler, laleler, ıtırlar, papatyalar...  Her şey ama her şey vardı  Çoban  Tepesi’nde.

            Küçük çam  ve arkadaşları her geçen gün arkadaşları her geçen gün boy atıyordu.  On-lar serpildikçe  gölgesinden istifade eden çiçekler de serpiliyordu.  Büyük bir  aile  olmuşlardı. Her şey çok güzeldi.

            Küçük çam helikopter böceği ile sohbet ediyordu.  Bu isim  çok  hoşuna  gitmişti.  Hiç helikopter görmemişti ama nasıl olduğunu tahmin edebiliyordu.

            Akşam üzeri Can Serçe ile Tontiş Güvercin geldiler.  Onlar  gelince   helikopter böceği ayrıldı.

            Küçük çam çok sevinmişti:

         - Hoş geldiniz, dedi. Artık dallarıma konabilirsiniz. Sizi taşıyabilecek kadar büyüdüm.

           Özenle küçük çamın dallarına kondular. Çevredeki değişikliği onlar da fark etmişti.

Tontiş Güvercin :

         - Çevren çok güzel olmuş dedi, dalların da olmasa konacak yer bulamazdık.

         - Evet. Çevrem çok güzel oldu. Sağ olsun  bulut kardeş bizi yağmursuz bırakmıyor.  Bu işi bir emirle yapıyormuş.

         - Kimden emir alıyormuş?

           Bu soru papatyadan gelmişti.

           Hepsi o tarafa baktılar.

         - Elbette Allah’tan dedi, küçük çam.

Bu tür soruları çok cevaplamışlardı. Ama papatya henüz küçüktü. Bilmemesi de  gayet doğaldı.

         - Evet diye cevap verdi  Tontiş Güvercin.

         - Etrafımız varlıklarla dolu.  Dünya çok büyükmüş.  Bu kadar  varlığa nasıl  emir  veri-yor?  Öyleyse çok Allah olmalı.

Bu son cümleyle adeta şok olmuşlardı.

Hep bir ağızdan:

         - Haşa!.. diye söylendiler.

Küçük papatya irkildi.

         - Yanlış bir şey mi söyledim, dedi titreyerek.

Tontiş Güvercin papatyanın korktuğunu anlamıştı. Sesini olabildiğince tatlılaştırdı:

         - Biraz öyle oldu, dedi.Ama önemli değil.

        - Yani Allah çok değil mi?

Tontiş Güvercin papatyaya anlayacağı şekilde anlatmalıydı.  Ama  nasıl başlayacağına karar veremiyordu. Papatya çok küçüktü. Onun seviyesine göre anlatmalıydı.  Ancak seviyeye inememekten korkuyordu.

  Can Serçe’ ye sen anlatabilir misin, diye sordu.

- Sanmıyorum.  Az ileride bir tavşan görmüştük.  Bayağı  yaşlı  görünüyordu.  İstersen onu çağırayım. Gözlüğüne bakılırsa bilgili biri olmalı...

 Can Serçe az sonra tavşanla birlikte geldi.

  Tontiş Güvercin:

-Tavşan kardeş dedi. Yerlere dikkatli bas. Çiçeklere zarar vermeyelim.

  Tavşan uygun bir yer buldu.

- Benim adım Bilgin Tavşan... Arkadaşlarım öyle der bana. Çok kitap okurum da...

  Tontiş Güvercin sevinmişti:

- Biz de senin gibi birini arıyorduk, dedi.

  Soruyu Bilgin Tavşan’ a sordular. Küçük papatyanın da durumunu anlattılar.

  Bilgin Tavşan:

           - Merak etmeyin ben onu tatmin ederim, dedi.

  Sonra bir soru sordu:

          -  Bir taksiyi kaç şoför kullanır?

  Can Serçe:

- Bir şoför, diye cevap verdi.

- İki şoför olsa ne olurdu?

- O zaman iki direksiyon gerekirdi.

- Farz edelim ki her şeyden iki tane var.

  Tontiş Güvercin meseleyi anlamıştı.:

- Kargaşa olurdu, dedi. Daha doğrusu bir otomobil iki şoför ile kullanılmaz.

  Bilgin Tavşan başka bir soru sordu:

           - Peki bir köyde kaç muhtar olur?

- Elbette bir muhtar, diye cevap verdi Tontiş Güvercin.

- İki muhtar olsa ne olurdu?

- Yönetim kargaşası olurdu. Halk ne yapacağını şaşırırdı.

- Güzel, dedi Bilgin Tavşan. Papatyaya döndü:

- Sen olsan bu sorulara nasıl cevap verirdin?

- Aynı şekilde...

- Bir soru daha soracağım... Bir ülkeyi kaç padişah yönetir?

  Papatya:

- Bir padişah diye cevap verdi.

- Yine sana soruyorum. Birden fazla olsa ne olurdu?

- Kargaşa olurdu herhalde. Halk kime uyacağını şaşırırdı. Huzur kalmazdı. Kavga olurdu. 

   Bilgin Tavşan kocaman dişlerini göstererek kıs kıs güldü. Biraz bekledikten sonra:

            - Bir soru daha soracağım, dedi. Amma da soru soruyorum değil mi?..  Şimdi iyi  dinle küçük papatya. Allah birden fazla olsaydı ne olurdu? Yeryüzünü düşün. Gökyüzündeki bin-lerce gök cismimi düşün. Sen düşünürken ben de havucumu yiyeyim.

  Bilgin Tavşan havucunu öyle bir ısırdı ki kırt diye bir ses duyuldu.  Bu  durum  herkesi güldürmüştü. Bilgin Tavşan da kendi haline gülüyordu.

  Herkesin gözü papatyanın üzerindeydi.

- Anladım, dedi. Saçma bir soru sormuşum.  

- Üzülme diye teselli etti Bilgin Tavşan... Onun bir adı Ehad’ dir. Yani tek... Yani bir... Yani eşi olmayan...

  Tontiş Güvercin rahatlamıştı.

- Teşekkür ederim  Tavşan  kardeş, dedi.   Çok  güzel  anlattın.  Bir  devleti  bir  sultan  idare ediyorsa, evreni de bir sultan idare etmeli...  Onun gücü sonsuzdur.  Ortağa ihtiyacı yok-tur. Yardımcıya da ihtiyacı yoktur. Birdir, tektir, eşi ve benzeri olamaz.

  Can Serçe etrafa baktı. Hava kararmaya başlamıştı.

  Tontiş Güvercin’ e:

- Hadi gidelim, dedi. Annem merak eder. 

  Sonra da tavşana döndü:

- Sohbetinizi çok sevdim. Boşuna Bilgin dememişler size. Bilginizden yararlanmak is-teriz. Biz karşı korulukta oturuyoruz. Bize de bekleriz. 

 

 

  Güzel bir gün daha geride kalmıştı.

  Ay, güzel yüzünü gösterirken dostların da ayrılma vakti gelmişti.

  Vedalaştılar ve uçup gittiler.

  Küçük çam arkalarından el salladı. Bilgin Tavşan’a:

- İsterseniz burada kalabilirsiniz, dedi.

   Bilgin Tavşan:

           -  Teşekkür ederim, diye cevap verdi. Yavrularım merak eder.

              Vedalaştılar. Küçük çam Bilgin Tavşanın bilgisine hayran kalmıştı.

 

Facebook'ta Paylaş
dostumvar anasayfa Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol