ARKAPLAN RENGİNİ SİZ SEÇİN...

dostumvar

BORÇLANDIRMA

 Safvet SENİH 

Yurt dışındaki okulların birinde rehber olarak görev yapıyordum. Okul, bayram vesilesiyle birkaç günlük tatile girmişti. Öğrenciler, evleri çok uzakta olanlar hariç, evlerine gitmişti. Okulda çok az öğrenci kalmıştı. Ben bütün gün öğrencilerle ilgilenip akşama doğru eve gittim. Yemeğimi yedim. Güneşin batışını, çayımı yudumlayarak seyrettim. Üç yaşındaki oğlumla ilgilendim. Saat 21 civarıydı. Hava iyice kararmıştı. Uyumaya hazırlandığım sırada telefon çaldı. Rehberlik personelinden bir arkadaş arıyordu:
-Hocam, okula kadar gelebilir misiniz?
Çok meraklanmıştım; belli ki mühim bir şey vardı.
-Hayırdır.
-Pek hayır değil. Acele gelirseniz iyi olur.
-Tamam.
Beni bir telâş almıştı. Acele giyindim. Koşar adımlarla okula gittim. İdare odasının ışığı yanıyordu. Odaya girdiğimde, görevli arkadaşın karşısında bir öğrenci vardı; ayakta zor duruyordu. Yüzüne dikkatlice baktım. Dokuzuncu sınıftan tanıdığım, çalışkan bir öğrenciydi. Öğrencinin yüzüne bir daha baktım. Gözlerime inanamadım. Sandalyeye yığıldım kaldım. Biraz sonra:
-Bunu niçin yaptın? Senden bunu beklemezdim.
-Mahalledeki gençlere uydum. Onlar: 'Sen içemezsin! Bu erkek işi.' dediler. ‘Ben de İçerim' dedim.
Görevli arkadaşa sordum:
-Müdür beyin haberi var mı?
Arkadaş:
-Kimse bilmiyor, dedi.
Bu durumda ne yapmalıydım? Alternatifleri düşünmeye başladım: 'Bu, öğrencinin ilk disiplinsiz davranışı. Öğrenci çalışkan ve terbiyeli biri. Ama işlediği suç, okuldan atılmayı gerektiriyor. Ceza verilmezse, bu diğer öğrencilere tesir eder. Öbür taraftan, henüz bunu kimse bilmiyor; disipline göndermeden ve başkalarına duyurmadan meseleyi halledebiliriz. Ayrıca bu öğrenci beni sever sayar. Yani onun yanında kredim var.'
Aklıma başka bir düşünce geldi: 'Hayır hayır! Başına iş açma! Sana ne, müdür halletsin bu meseleyi! Sorumluluk alma üzerine!'
İçimde düşünceler birbiriyle adeta boğuşuyor: 'Nasıl, bana ne dersin? Ya müdür bey 'Atalım!' derse? Ya öğrenci disiplin kurulunda ceza alırsa? Ya sâbıkalı psikolojisine girip başka suçlara meylederse? Bu işin daha uygun bir çaresi, bir çıkış yolu olmalı!'
Pedagoji kitaplarında bu konuda bir çözümden bahsediliyor: Borçlandırma... Eğer öğrenciyi affedersem, bundan dolayı kendini bana borçlu hisseder; bir daha böyle bir şey yapmaz. Kime söylersek söyleyelim, bu öğrenciyi ispiyonlamak olacak; öğrencinin gururu kırılacak. 'Hocam sattın beni!' der mi? Ergenlik çağında, bir delilik yapar mı? 'Arkadaşınız hakkında şeytana yardımcı olmayın!' hakikati ortadayken, onu ele vermek doğru olmayacaktı. 'Allah'ın sana nasıl muamele etmesini istiyorsan, sen de insanlara öyle muamelede bulun. Eğer Allah'ın sana rahmet etmesini ve günahlarını örtmesini istiyorsan, sen de insanlara merhametli ol ve onların ayıplarını ört.' dedim kendi kendime.
Ergenlik çağında, öğrencilerde bir davranış bozukluğu ortaya çıkar. Bu sekizinci sınıfın sonlarına doğru başlar, dokuzuncu sınıfta had safhaya ulaşır. Onuncu sınıfta biraz yavaşlar, on birinci sınıfta da sona erer. Öğrenciler dokuzuncu sınıfta buz üstünde paten yapıyor gibidir. Kayan adama vurulmaz; kaymasını kontrol için yanında olmak gerekir.
Karar ver artık! Seç birini! Sonunda kararımı verdim: Asla şeytana yardımcı olmayacak, kredimi kullanacaktım. Öğrenciyi borçlandıracaktım. Bu göl, bu mayayı tutacaktı. Durumu bana haber veren görevli arkadaşa:
-Bunu al, kimsenin olmadığı bir yatakhaneye yatır. Kapıyı da kilitle, kimse girmesin. Bu hâdiseyi gizleyeceğiz. Müdür beye veya başkasına bundan hiç söz etme. Yarın öğrenciyle görüşürüm.
Öbür gün, öğrenciyi karşıma alıp konuştum:
-Nasıl olur da, senin gibi bir öğrenci böyle bir şey yapar? Öğrenci hüngür hüngür ağlamaya başladı. Sonra:
-Hocam ne olur, anneme ve babama bir şey söylemeyin. Onların yüzüne sonra nasıl bakarım?
-Peki, benim yüzüme nasıl bakabiliyorsun?
Yine ağladı. Kendini toparlayıp:
-Hocam, bir daha yaparsam erkek değilim.
Bunun üzerine:
-Hadi bakalım, ben bu olayı kimseye söylemedim. Müdür beyin de haberi yok. Ceza almayacaksın şimdilik. Ama bir daha tekrar edersen, okuldan atılman için elimden geleni yaparım.
-Yok hocam, vallahi yapmam! Erkek sözü...
Bu kararlılığını görünce:
-Bak, sen erkekliğini ispat için bu işi yapmışsın... Şimdi de, verdiğin bu sözde, erkekçe dur!
Bundan sonra her hareketini kendisine sezdirmeden kontrol ediyor, yakın arkadaşlarından durumunu soruyordum. Durumu çok iyiydi. O günden sonra ağzına içki koymadığı gibi, derslerindeki gayret ve başarısıyla da öğretmenlerinin takdirini kazandı. Seneler geçip, ergenlik döneminin boşluklarını atlatınca, daha da iyi oldu; üniversite imtihanlarında başarılı oldu. Kendisiyle görüşmelerimiz devam ediyor. Öğrencim, başarılı bir üniversite öğrencisi olmanın yanında, kötü alışkanlıklardan uzak, nezih bir hayat yaşıyor. Buluşmalarımızda:
-Hocam! Bütün bu başarımı ve durumumu size borçluyum, diyor, kendince borcunu ödüyor.

*)Bir arkadaşımızın başından geçen bu hâdise, tarafımızdan hikâye edilmiştir

Facebook'ta Paylaş
dostumvar anasayfa Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol